TVD RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TVD RPG

Türkiye'nin ilk ve tek Vampir Günlükleri RPG sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Athena

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Athena Beaumont
Lütfen rütbe edinin.



Mesaj Sayısı : 2

Bilgiler
RP Puanı:
Athena 1231088/100Athena I_back11  (88/100)
Güç:
Athena 123100/100000Athena I_back11  (0/100000)

Athena Empty
MesajKonu: Athena   Athena EmptyPtsi Şub. 28, 2011 5:16 pm

Kimim Ben?


Kimim ben? Ne yapıyorum? Neden varım? Ne için nefes alıyorum? Ucube bir yaşam sürecek sonra toprakla bir olmayacak mıyım? Bir solucan kemirmeyecek mi cansız bedenimi? Ruha önem veriyorlar. Kontrol edemiyorsam bu ruh benim mi? Yarın yaşayacağım garantisini kim verir? O zaman neden bir yerlere yetişecekmişiz gibi yaşıyoruz hayatı? Hayallerimiz var bizim, neden erteliyoruz? Varoluşumuzun nedeni ne? Dünyada iz bırakmak mı? Boş versene! Hangimiz yapabiliyoruz bunu. Nefes alıyorsak varız. Kalbimiz atmayı bıraktığı an sonsuzlukla bir olacağız. Ölümün soğukluğu bizimleyken, ona daha yakınken temizlemeye çalışıyoruz günahlarımızı. Yaşlılar neden iyi oluyor sanıyorsun? Kötüleri neden kötü? Hayatta çok günah işlemiş olanlar yapacakları iyilik çok büyük olsa bile o günahları temizleyemeyeceklerini bilirler. Yaşlıyken de kötülükleriyle yaşarlar. Ölümden sonra ne olacağını bilerek yaşarlar. Kendi cehennemlerini kendileri yaratırlar. Ya iyiler, iyi gibi gözükenler? Onlar daha acınası olurlar biliyor musun? Bir sinek gelir yerleşir beyinlerine, usul usul kanlarını emmeye başlar. Cennete gidemezsem korkusu belirir. Cennet! Vaat edilen yer. Kim emin ki orada olacağından. Kim günahsız? Kim bu günahları kapatacak büyülükte iyilikler yaptı? Hangi günahı hangi iyilik kapatır? Sen! İyi bir insan mısın? Dinine düşkün müsün? Az önce birinin arkasından konuştun ama. İbadet ediyorsun diye cennetin kapıları ardına kadar açılacak mı sana? Boş ver! Uğruna hayatımızda değişiklikler yaptığımız cennet nerede? Bu dünyada da diğerinde de cenneti ancak sen var edersin. Cennet senin cennetin… Kendinden eminsen oraya doğru gidersin. Kim ebedi kalacak ki… Kimler gelmiş geçmiş bu topraklardan. Kimin erimiş kemikleri üzerinde oturuyoruz. Kimin teni humus oluyor meyvelerimize. Boş versene! Nefes alıyorsam varım. Var olduğumu biliyorsam varım. Ben aslında onlar gibi, sizin gibi hiç var olmamışım…

Bir zamanlar…


Elinde tuttuğu fırçayı pembe topların üzerinde gezdirdi. Havaya kaldırdığı narin ellerinin tuttuğu fırçaya ılık nefesini üfledi. Pembe tozlar havada uçuştu. Savruldular ve yere düştüler. Kimse onların yerde olduğunu bilmedi. Kimse o küçük üfleyişin birkaç hayat dağıttığını bilmedi. İnsanlar gibi savruldu onlarda. Gidecekleri yönü belirleyemeden toprak oldular. Kalanlar mı? Kalanlar güzel bir kadının yanağını süslüyorlar. Genç kadın yüzüne vurduğu birkaç fırça darbesinden sonra pembeleşen yanaklarına baktı. Memnun görünüyordu. Gözlerini süzdü yavaşça, iri mavilikler öyle derindi ki onları da boyadı ustalıkla. Görüntüsünden hep memnun olmuştu zaten. Küçük cam kutuların içindeki renkli boyalara baktı. Kırmızı olanını eline aldı ve kapağını açtı. İçindeki küçük fırçayı ayak tırnakları üzerinde gezdirmeye başladı. Kırmızı renk kendini buluyordu o saydamlıkta. Ayağa kalktı, aynanın önünde buldu kendini. Güzelliğini inceliyordu. Uzun bacaklarına, biçimli kalçalarına, göğüslerine bakıyordu bütün çıplaklığıyla. Gülüşü yanaklarına yayıldı. Beline dökülen siyah saçlarına döndü bu kez bakışları. Gecenin karanlığında parlayan yıldızlar gibiydi saçlarındaki dalgalanmalar. Elbiselerinin yanına doğru yürüdü. Siyah ve en şık olanıyla örttü çıplak tenini. Görüntüsünü tamamlayacak bir şeyler aradı etrafta. Beyaz inciler masanın üzerinde duruyordu. Eline aldı, güzel gerdanına götürdü. Takmaya çalışırken kopuverdi inciler. Her biri başka yerlere gitti. Kayboldular. Gülümsedi. Eline aldığı küçük çantayla son bir kez döndü baktı aynaya. Kendine göz kırptı. Muhteşem görünüyordu. Bir korna sesi irkilmesine sebep oldu. O gelmiş olmalıydı. Aceleyle çıkmaya çalışırken tökezledi ve kendini onun kollarında buldu. Kollarına düştüğü adam kimdi bilmiyordu? O bir alıcıydı sadece. Masumlukları satın alıyordu, iyilikleri emiyordu. Gülümsemesini hiç silmedi yüzünden genç kadın. Arabanın koltuğuna yerleşti sakince. Etrafına bakındı. Adamın ince dudakları arasından eğri büğrü sarı dişleri belirdi. Pis bir sırıtış boy gösteriyordu yüzünde. Genç kadının bedenini süzüyordu. Kadın farkındaydı adamın iyi niyetsiz bakışlarının. Buna rağmen memnun oluyordu. Beğeniliyordu. Farkındaydılar onun güzel olduğunun. Sabah o adamın yatağında uyanacak olması önemsizdi. Onu beğeniyorlardı. Bu yetmez miydi? Gerçekten güzel olduğunu kabul ediyorlardı. Vücudunun güzelliğini her gece başka bir adam görecek ve ne kadar muhteşem olduğunu tekrar tekrar söyleyecekti. Sabah olduğunda yüzündeki boyalardan hiçbir iz kalmamıştı. Komedinin üstünde para buldu. Etraftan kıyafetlerini toplamaya çalıştı genç kadın. Korkunç görünüyordu. Üzerine bir şeyler geçirdi ve kendini oradan dışarı attı. Her gecesi aynı geçiyordu artık. Kırmızı ojeler, mini elbiseler, tanımadığı adamlar, onların arabaları, onların evleri ve onların yatakları…

Şimdi mi?

Elinde tuttuğu fırçayı yanaklarında gezdiriyordu kadın. Yorgun, huysuz ve kararsız… Pembelik yanaklarındaki çukurlukları dolduruyordu ama fayda etmiyordu tenindeki sarılığa. Çökmüş gözlerine baktı, mavi yuvarlaklar üzgündü sanki ya da korkak... Anlındaki çizgilere baktı. Her biri farklı bir zaman dilimini hatırlatır gibiydi. Her biri bir günahı temsil ediyordu belki. Aynanın önüne sürükledi kendini yine. Bu kez gerçekten sürükledi ama. Dermanı yoktu ki ayaklarını kaldırmaya. Eğri büğrü bedenine baktı. Teni kâğıt gibi ince ve bembeyazdı. Bacaklarında morluklar vardı. Kalçaları, onlar onun değildi sanki. Kat kat olmuştu bedeni. Beline dökülen uzun saçları sıçankuyruğu gibi olmuştu. Beyaz da değildi saç rengi alacalı bulacalıydı. Torunlarını kucağına alan tombul pamuk saçlı bir nine değildi o. Ruhu daraldı. Birkaç zamandır böyleydi zaten. Ne yapabilirdi ki? Teni üzerinden para mı kazanacaktı? Yine o geçmiş zamanların aranan fahişesi mi olacaktı? Hadi be oradan sen de! Bu pörsümüş vücuda kim kaç kuruş bedel biçecekti. Güzelliğinin fiyatı neydi? Madem elinden alacaktı tanrı neden ona güzellik verdi? Düşünceler beynine üşüşürken o anladı ne olacağını, ne olması gerektiğini. Evden dışarı attı kendini zorlukla. Yaşadığı yere ev demek saçma olurdu belki. Orası bir çöplüktü. Her zaman yaptığı gibi el kaldırdı geçen arabalara. Birinin durmasını bekliyordu. Bitkinlikten kendini kaybettiği anda kendini bir sarhoşun arabasının altında buldu. O can çekişiyordu. Ölmekten korkuyor yaşamaktan daha da çok korkuyordu. Sonuna yaklaşıyordu. Kalan birkaç nefesini verip toprağa karıştı.

İyi bir kadın mıydı bu? Bir sokak kadınıydı belki evet. Evinde oturup örgü örerken kocasını aldatanlardan, yalan söyleyenlerden, iftira atanlardan, adam öldürenlerden, hırsızlardan, devletten para sızdıranlardan, başkalarının sırtından geçinenlerden, alkol alıp karsını dövenlerden, diliyle insanları bir yılan gibi zehirleyenlerden daha iyiydi belki. Bunların hepsinden daha masumdu ve cennete gitmeyi hak ediyordu bir yerde. Sadece güzelliğinin kurbanı olmuştu. Tanrı onu ona verdiği güzellikle ödüllendirmiş miydi? Cezalandırmış mıydı? Güzelliği verirken cennetin kapılarını mı aralamıştı cehennemin ateşine körük mü atmıştı? Tanrı onu yaratırken yazgısını böyle mi yazmıştı? Kader denen şey gerçekten var mıydı? Eğer olsaydı yaptıklarımız yüzünden yargılanmamamız gerekirdi değil mi? Suçu kaderin üzerine atıp bir kenara çekilebiliriz. Bu şeye benziyor birazda; kimi zaman birinin gözünde melek başka bir zamanda şeytan oluşumuza. Biz aynı değil miyiz zaten? Bir orta yolu var mı bunun? Ya meleksindir ya şeytan… Ya beyazsındır ya siyah. Gri diye bir renk yoktur. Gri hiçbir zaman beyaz olamaz ama bir parça boyayla siyah olur. Gride aslında siyahın bir tonudur.

Cennet var mı yok mu ben bilemem. Bildiğim tek şey eğer bir cennet varsa oraya seni senden başkası götüremez. Cennete cennet diyende sensin cehennem diyende. Biri kötü düşünceler besleyerek giderse bir yere; cennet bile olsa cehennem görür gözler orayı. Serin bile olsa yanar teni, kül olur. İyi bir kişi cennet diye giderse cehenneme, işte orası o gün cennet olur.



Irk: vampir



En son Athena Beaumont tarafından Salı Mart 01, 2011 12:26 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Khrysaor
Yönetici | Köken Vampir
Yönetici | Köken Vampir
Khrysaor


Lakap : Deneme bile.
Nerden : Bulgaristan
Mesaj Sayısı : 58

Bilgiler
RP Puanı:
Athena 12310100/100Athena I_back11  (100/100)
Güç:
Athena 12310100000/100000Athena I_back11  (100000/100000)

Athena Empty
MesajKonu: Geri: Athena   Athena EmptyPtsi Şub. 28, 2011 6:29 pm

A N L A T I M [50 puan]
[ Kurgu ] : 21/25 puan
[ Betimleme ] : 11/15 puan
[ Akıcılık ] : 13/15 puan

Y A Z I M [50 puan]
[ Noktalama Kuralları ] : 15/15 puan
[ İmla Kuralları ] : 13/15 puan
[ Paragraf Düzeni ] : 10/10 puan
[ Renklendirme ] : 5/5 puan

T O P L A M [100 puan]
[ RP Puanı ] : 88/100 puan

Irkını belirtmen gerekiyor. Mesajını editleyip bana mesaj at kontrol ederim. Aramıza hoş geldin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Athena
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TVD RPG :: Karakter :: Irk ve RP Düzeyi Belirleme-
Buraya geçin: